NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
ابْنُ
كَثِيرٍ
قَالَ
أَخْبَرَنَا
سُفْيَانُ
عَنْ
حُمَيْدٍ
الطَّوِيلِ عَنْ
الْحَسَنِ
كَذَلِكَ
نَسْلُكُهُ
فِي قُلُوبِ
الْمُجْرِمِينَ
قَالَ
الشِّرْكُ
Humeyd'den (rivayet
olunduğuna göre) Hasan-ı basrı;
"işıe biz onu
suçluların kalbine böyle sokarız."[Hicr 12] (ayet-i kerîmesinde geçen) "onu" kelimesini "şirki"
diye tefsir etmiştir.
İzah:
Hz. Hasan-ı Basri
ayet-i kerimede geçen "onu" kelimesini "şirki" diye tefsir
etmiştir. [Taberî. Camiu'I-Beyân, XIV, 9.] Ancak bu tefsiri Cebriyecilerin
anladığı manada kuldan iradeyi kaldıran onu iradesiz ve ihtiyatsız, rüzgâr
önünde sürüklenen bir yaprak durumuna düşüren mümin ya da müşrik olma tercihini
ortadan kaldıran bir tefsir değildir.
Hasan-ı Basrî'nin bu
tefsirine göre Allah ezelde, ilm-i ezelisi ile irâdesini iman yolunda mı yoksa
şirk yolunda mı kullanacağını bilir ve bunu takdir eder. Günü gelince iradesini
şirk yolunda sarfedeceği takdir edilen insan gerçekten Allah'ın bildiği ve
takdir ettiği şekilde irâdesini o yolda kullanır. İradesini bu yolda kullanmak
suretiyle şirki kazanmış olur. Allah da bu yüzden onun kalbinde şirki yaratır.
Görülüyor ki, Hasan-ı
Basrî'nin bu sözü Cebriye'yi değil "kul kâsib, Allah haliktır" diyen
ehl-i sünneti desteklemektedir. Cebriyye mezhebinin bu konudaki görüşlerini
(4614) numaralı hadis-i şerifin şerhinde açıkladığımızdan burada tekrara lüzum
görmüyoruz.
Kalplerin ve kulakların
mühürlenmesi mevzuuna da temas ederek bu konuya son vermek istiyoruz.
Bilindiği gibi Yüce
Allah: "Allah da onların kalplerini ve kulaklarını mühüıiemiş, gözlerine
de perde çekmiştir. Onlar için büyük azap vardır." (Bakara (2) 7)
mealindeki âyet-i kerimede kalp ve kulakların mühürlenmesinden bahsetmektedir.
Bu durum, Cebriyyenin anladığı gibi değildir. Yani sırf Allah ezelde bazı
kimselerin kalplerinin ve kulaklarının mühürlenmesini istediği için, onların
kalbi ve kulakları mühürlenmiş değildir. Bilâkis, Allah onların hakka ve
hakikata kalp ve kulaklarını tıkayacaklarını bildiği için ezelde böyle takdir
etmiş, onlar da gerçekten bu dünyaya gelince Allah'ın ilmine uygun olarak,
kalplerini ve kulaklarını hakka tıkayıp onları rnühürlemişlerdir. Nitekim yüce
Allah Saff suresinin beşinci âyetinde bu hususu şöyle açıklamıştır: "Onlar
(haktan) ayrılıp, uzaklaştıkları zaman, Allah da onların kalplerini
(hidâyetten) uzaklaştırdı."